{ "title": "Dünyanın En Yaşlı Ağacı", "image": "https://www.agac.gen.tr/images/dunyanin-en-yasli-agaci.jpg", "date": "19.01.2024 11:18:51", "author": "orhan esen", "article": [ { "article": "
Dünyanın en eski ağacı 9950 yaşındadır. İsveç'in Dalara'daki Fulu dağında minik bir kasabanın ortasında hayatını sürdüren Dünyanın en yaşlı ağaç unvanına sahip bitkisi bulunmaktadır. Botanikçilere göre ortalama 9950 yaşında ve gövdesinin çapı ortalama 18 metre. Bundan öncesindeki Dünyanın en yaşlı ağacı sayılan ağaç AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'nin California eyaletinde ve 4844 yaşındaydı. Fakat 1963 yılında kötü bir rastlantı sonucu kesilmişti. Bu arada Türkiye'nin en yaşlı ağacı ise 2005 yaşında. Bu ağaç Antalya-Elmalı ilçesinin Çığlıklara bölgesinde yer alan sedir ağacı. 25 metrelik dev bir yüksekliğe sahip meydana gelen sedir ağacı ortalama 262 santimetre çapında.

Ağaçlar toprağa düşen tohumdan en öncesinde fide ortaya gelir. Fide bir sene ardından dikme halini alır. Hücrelerinin çoğalmasıyla dal ve yapraklar, gövde ve köken olarak üç parçadan ibaret bir ağacın minik bir modeli olabilir. Her sene ağacın dallarında ve köklerinde yepyeni sürgünler çıkarken, gövdede de bir adet senelik halka ortaya gelir. Bu halkalar, ağacın enine büyüyerek yaptığı odun tabakasıdır. Yağışı bol yıllarda, yayvan bir halka; yağışsız geçen yıllarda ise ince ve minik bir halka ortaya gelir. Bu halkalardan ağacın yaşı kolayca anlaşılabilir. Gövdesinden enine kesilen bir ağaç incelenecek olursa, en dışta kabuk, ardından senelik halkaları ortaya getiren hücre tabakaları ve en içte de öz bölüm görülür.

Bir ağacın ciddi anlamda dinamik meydana gelen biricik kısmı, kabuğun alt kısmında odunun yüzeyindeki ince bir hücre tabakasıdır. Buna tabaka doku tabakası (Kambiyum, soymuk) denir. Bu tabaka ağacı geliştiren ve büyümesini imkânı sunan tabakadır. Körpe bir ağaca çivi çakıldığında ya da ağaç bir dal verdiğinde, çivinin ve dalın yerden yüksekliği hiç değişmez. Tüm dinamik varlıklar benzeri ağacın da dokularının aralarında sürekli bir su dolaşımı olabilir. Bu su dolaşımının sağlanabilmesi amaçlı ağacın sürekli ve yeterlidir miktarda suya gereği vardır. Erişkin bir kayın ağacı, kuru ve sıcak bir günde 250 litre, minik bir ayçiçeği ise 1 litre su harcar.

Okaliptüs ağaçları ise günde aşağı yukarı 400 litre su harcadıklarından bataklıkları kurutmada faydalıdırlar. Birtakım kocaman ağaç türleri gereği meydana gelen suyu 50 metrenin üstünde bir yüksekliğe çıkmak mecburiyetindedir. Bu hadisede mühim meydana gelen birinci güç kılcallık olayıdır. Odun boruları demetlerinde 20 metreye denli etkilidir. İkinci güç ise köken basıncıdır. Bu basınç ile ağaçta su 30 metre denli yüksekliğe çıkarılabilmektedir. Bir diğer mühim güç de yapraklardan suyun buharlaşması (Terleme) ile ortaya gelen emme kuvvetidir. Buna kohezyon gerilimi de denir. Terlemenin (Transpirasyon) kocaman kısmı gözeneklerle, az bir bölümü da diğer yüzeylerle sağlanır. Kohezyon kuvveti su moleküllerini birbirine bağlar. Bu gerginlik, suyun kopmayan bir direk şeklinde yükselmesini sağlar. 100 metreye denli etkilidir. Sekoya benzeri yüksekliği 100 metreyi bulan dev ağaçlarda su tepelere denli kohezyon şiddetiyle yükselir. Bir ağaç bizzat besinini doğrudan doğruya toprak ve havadan güneş ışığı vasıtasıyla üretir. Bu, hiçbir dinamik hayvan vücudunun yapamadığı son derece karma karışık bir hadisedir. Yapraklardaki klorofil denilen yeşil madde yardımıyla, havanın karbondioksitinden, güneş ışığı alt kısmında fotosentez denilen olay sonucu olarak kendisi ve diğer canlılara yararlı besinleri ortaya getirir.
" } ] }