{ "title": "Erguvan Ağacı", "image": "https://www.agac.gen.tr/images/erguvan-agaci.jpg", "date": "20.01.2024 18:47:12", "author": "ayşe yeşilcan", "article": [ { "article": "
Erguvan ağacı, Baklagiller familyasından olan erguvan ağacı, 10 metreye kadar uzayabilen, tek gövdesi olan, yaprak dökümü gerçekleştiren ve çalıya benzer bir ağaççıktır. Yaprakları karşılıklı, basit bir yapısı olan ve dairemsi şekle sahip 7-12 cm çapları arasında değişen bir yapıdadır. Dip bölgesi kalp şekline sahip, ucu yuvarlak ve kenarları tamdır. Gençken kırmızımsı-mor ardından mavi-yeşile dönüşmektedir. Yüzey kısmı dalgalı düşmeden evvel sarı renktedir. Çiçekleri ise 1,5-2 cm uzunluğuna sahip kırmızı-mor 3-6 adeti yan yana olan bir yapıdadır. Meyvesi olan legümen (Fasulye şeklinde) olup, 7-10 cam boyutundadır. Farklı bir özelliği mevcuttur. Bu özellik toprağa azot bağlamasıdır. Kökleri vasıtasıyla havanın serbest azotunu bağlar ve bu azot kendisi tarafından ve yanında bulunan diğer bitkiler tarafından kullanılır.

Bu ağacın toprak yapısı hafif, süzek, kumlu tınlı topraktır. Ağır olmayan her türlü toprak yapısında yetişebilmektedir. Toprak pH bakımından sıkıntısı yoktur. Su alma isteği fazla değildir. Kuraklığa uyum sağlayabilmektedir. Güçlü bir yapısı olması sebebi ile hastalıklara karşı da güçlü bir yapıdadır.

Işık ağacı olarak bilinmektedir. Fazla bakım isteyen bir ağaç türü değildir. Kışın yaşanan don olaylarından kimi zamanlar etkilenirler. Ana yurdu Güney Avrupa ve Batı Asya'dır. Ülkemizde ise Ege bölgesinde ve Marmara'da kendini göstermektedir. Tohumla ve çelikle üretimi yapılmaktadır. Fakat tohumlarda kabuk sertliğinden dolayı çimlenme engeli bulunmaktadır. Tohumlar 2-3 dakika kadar sıcak su ve 24 saat kadar da ılık suda bekletildikten sonra ilkbahar mevsiminde ekilir. Çelikle üretim ise Temmuz-Ağustos aylarında toplana yarı odunsu çelik ile yapılmaktadır.

Erguvan, yapraklanmadan evvel Nisan ayı sonunda Mayıs ayının ilk günlerinde sadece birkaç haftalığına baharın gelişinin müjdecisi olarak kabul görmüş olan morumsu pembe tonda çiçekler açar. Bazı Hristiyan rivayetlerine göre Hz. İsa'ya ihanet eden havarisi Yahuda isimli kişi kendini bu erguvan ağacına asmıştır. Bu rivayete göre bu asma olayının ardından önceleri çiçekleri beyaz renkte olan erguvan ağacının çiçekleri bu olayla beraber utançtan ya da kandan dolayı kırmızı renge dönüşmüştür.

Osmanlı imparatorluğunda da 15. Yüzyılda adına şenlikler düzenlenmiştir. Ayrıca erguvanın sert ve güçlü dallarından baston yapılmıştır. Mor, lila, pembe tonları arasındaki rengi de Türk mutfağında salatalara renk ve lezzet vermek için tercih edilmiştir.

Yaz aylarında sap bölgelerinden girintili yuvarlak yaprakları bulunur. Sonbahar döneminde ise fasulyeyi andıran tohumlar bırakmaktadır. Erguvan ağacı havaların iyi gitmesi halinde kimi sonbaharlarda da çiçek açmaktadır.

Özellikle İstanbul'da boğazı kendine has mor renkli çiçekleri ile süslemektedir. Bizans imparatorluğunun ve Hristiyanlık aleminin mühim imgelerinden birisidir. Erguvan moru olarak geçen renk Bizans hükümdarlarının elbiselerinde tercih edilen bir renktir. Doğal yöntemlerle üretimi gerçekleştirilen en zor renk olması hasebiyle kullanılması zenginlik ve güç göstergesiydi imparatordan başka hiçbir birey mor pelerin takamazdı. Erguvan ağacı ülkemizde senelerce Bursa şehrimizi simgelemiştir. Ülkemizde orman olarak yer kapladığı alan dere kıyılarında, vadilerde, yamaçlarda ve ormanın koruma alanları içerisinde bulunmaktadır. Yapısı hastalıklara dayanıklı olmasına rağmen kendisini etkileyen bazı hastalıklar şunlardır:

Mercan taneleri: Odunlaşmış dal yapılarının ölü tabakalarında başlayarak ileler. Eğer ağaç güneş almıyorsa dahada ilerleyerek canlı dokuları etkiler ve ağacın kurumasına neden olur.

Yaprak kısmında ve ince dallarda mantar hastalığı: Rüzgârsız ve güneşsiz ortam sebebi ile oluşmaktadır. Kısım kısım dalların ve yaprakların kurumasına neden olmaktadır. İlerlemesi halinde ağacı da kurutabilmektedir.

Kankerdir: Ana gövde de ya da dış kabuk kısmında başlayan bir çeşit mantar rahatsızlığıdır. Bir yıl gibi bir süre geçtikten sonra hastalığın oluştuğu bölgeden yukarısı tamamen ölmektedir. Rüzgârın nemli havayı dağıtmadığı kuytu yerlerde dikilen erguvanlarda görülen bir rahatsızlıktır.

Yaprakları tıp alanında kullanılmaktadır. Kerestesinin iyi cila kabul etmesi sebebi ile mobilya sanayinde kaplama tahtası olarak kullanılır.
" } ] }